12 Kasım 2011 Cumartesi

Asya da yasayan bir avrupali

Hep ama hep siradisi biri oldum. Bunun ilk filizlerini cocukluk ve ilkokul donemlerimde farketmeye baslamistim. Diger cocuklarin arasina girmek benim icin genelde sevimsiz bir durumdu. Muhtemelen onlar icin de oyleydi. Eglenceli bir cocuktum ama ayni zaman da icimde boyumdan buyuk fikirler yankilanip duruyordu. İste bu yuzden boyundan buyuk fikirlerin kol gezmedigi normal cocuklarla arkadaslik kurmak dayanilmaz bir iskenceydi. Bunu kendimi buyuk gostermek icin soylemiyorum ama gercekten onlarla aramda ciddi bir fark vardi. Eger oyle olmasa 4-5 yaslarinda iki boyutlu kagida uc boyutlu perspektif evler, 7-8 yaslarinda once araba sonra otobus tasarimlari yapmami nasil izah edebiliriz ki? İsin ilginci bunlar basit el cizimleri degil muhendisce ele alinmaya calisilmis "blue print"lerdi.


Cetvelle pergelle ciziyordum. Hicbir vizyonum yoktu. Sadece estetik kaygilar ve erkeksi bir begeni ile yapiyordum tasarimlari. Derken hayatima babamin bir arkadasindan elimize gecen 8086 pc girdi. Bu bilgisayarin fiyati tam olarak 90000 alman markiydi!
Bu fiyatin neden bu kadar buyuk oldugunu sonra aciklarim.


Arabalara olan merakim fizige yoneldigi yillar onlu yaslarima denk gelir. Bu donemde fizik ve kismen matematik ilgi alanimdi. Turevi sezgisel olarak buldugumu ancak 18 yasimda Lise 3 te anlayacaktim. Ama difreansiyel denklemlerin varligini ve gerekliligini taa o yaslarda hissedisimi ancak 20 yasimda universite 2 de fark edecektim. Ortaokul yillarim ise tam bi buhrandi. Mugla 7. olan beynim, sasilacak sekilde matematik dersinden 2 aliyordu. 1 bile aldigi oluyordu. Fen alaninda sikintim yoktu. Mugla anadolu lisesinde fen ve matematik dersleri o yillarda ingilizce veriliyordu. Bu buyuk bir firsatti. Ama heyhat matematigi sadece meslek amacli ogreten, gerçekten sevmeyen bir angutun elinde sadece ben degil bir kisim arkadas heba oluyorduk. Matematigin faydali taraflarini bile hissetmemis oldugunu dusundugum matematik hocamiz m.k. Sayesinde dersleri de anlayamiyor ve bu ders yuzunden resmen kabuslar goruyordum. Sorulari derste iyi kotu cevaplayabilsem bile sinavda ters kose olan kaleciden farkim yoktu. Sorunu ancak simdi yillar sonra anlayabiliyorum. Cevap cok aciktir ki, verdigi dersi ve bilgiyi ozumsememis, sadece ezberleyip gelmis biri sizi sadece ana caddeleri dolastiran bir tur rehberi gibi sig bir bilgilendirme yapabilir. Sordugunuz sira disi sorularda tokezler ve sinirlenebilir. Ozel gorecelik teorisini muhtemelen hic dusunmeyen, ışık hızına çıkıldıkça maddenin en boyunda ne gibi değişiklikler olabileceğini hayal dahi edemeyen fen hocam refigin, kendisini sinif ortasinda sanki otoritesini asagilarmiscasina algiladigi sorularim yuzunden hic de haketmesemde attigi tokatlari dusundugumde gercekte onun ne kadar da sığ ve basit bir ogretmen oldugunu ve bana sadece bu kötü anılar dışında hiçbir şey bırakamadığını acı da olsa hatırlarım. Çinliler bugun bu noktadalarsa bunun 1975-80 arası açılan 8. okul sayesinde olduğunu bilseydi ve yine bu okulun böyle meraklı adamlara cevap verebilen hocalarla dolu olduğunu bir bilselerdi.


Yillar yillari kovalayinca belki de 90000 marklik bir pcnin maliyetini karsilamak icin tekrardan bilgisayar isine girdim. Okudum. Lisansi birincilikle bitirdim. Derken yuksek lisansi ve simdi de doktora icin kafa patlatiyorum. Tum bu donemlerde Cesitli sikintilarim oldu ama hicbiri cocukluk ve ergenlik donemlerindeki kadar derin degildi. Cunku ben artistlerin yasamlarini, moda trendlerini, ruj isimlerini, motor haberlerini ve nefret etttigim futbol maclarindan hic mi hic hoslanmiyordum. Kizlari da bu yuzden tavlayamiyordum ya.. Ama esas sorun onlarin seviyesine inemiyordum. Gururdan degil ciddi ciddi o isler o sohbetler benim yapabilecegim seyler degillerdi. Ama biliyordum ki hayat aslinda basitlikte, simple dusunebilme de yatiyordu. Ama diger yanim peki bu simplistic yaklasim gecerliyse koca fabriklari yapan, nukleer santralleri diken, bilim teknikte okudugum Cern i insa edenler bundan haberdar miydi? Eger onlarda haberdar sa tum bunlari uzaylilari mi gelip yapiyordu? Bunun cevabini bilemedimgen bildigimi okumaya, yani sinemaya, sanata, bilime ve bilimum teknik seylere ilgimi muhafaza ettim. Belki de bundan baska carem yoktu...


Fakat tum ilgi alakamin meyvelerini sonra snra toplamaya basladim. Farketmistim ki, akademik biri olduktan sonra tum hayat, bu sefer farkli yonlerden soru soruyordu. Bu sefer bilimden ayri, oturmasini kalkmasini, yemesini icmesini bilen, muzikten anlayan ve rafine zevklerini olan adamlara yer vardi bu alemde. Her konudan, siyasetten, dunya gundeminden, bilimden sorular geliyordu. Bu sorulari size acikca soran olmuyordu pek ama, en gorunmeyen en tahmin edilemeyen yerlerde ortaya cikiyordu bu ihtiyaclar. Cok sukur donanimim iyiydi ve genellikle yeterli oluyordu.


Avrupaya danismanim israrlari sonucunda cikmis ve sonrasinda da geri donmemeyi isteyecek kadar sevmistim. Ambu gezilerde yani konferans ayagina gittigim gezilerde cok onemli seyler ogrenmistim. Dunyayi tanimis, aydinlanma denen sureci gormus. Hatta bu surecin urunu olan simdiki toplumlarin neden boyle olduklari daha iyi anlamistim. Gavurun ne cocugu agliyor ne kopegi havliyor sozunun patentini viyana daki kultur kongre merkezinde almistim. Bu adamlarin bir mantalitesi vardi. Amaclari vardi, ve ahlaki kurallara sahiplerdi. Din Allah umurlarinda miydi emin degildim ama o kadar doymuslardi ki, orasi burasi acilan bir kadina goz ucuyla bakmayacak kadar uvey musluman oluvermislerdi. Yine viyanada isini kusursuzca yapan yasli bir ustayi hala hatirlar, o binalar neden yikilmaz neden bu kadar gurbuzdur bunun cevabini ta oralarda almistim.


Avrupa'da insanlar adam gibi egitiliyor.ama bu egitim okulda degil ailede basliyor. Egitimden kasit hersey. Sadece salt bilgi ve beceri degil. Hayata dair sablonlar ve oruntuler cocuklarin beyinlerine kaziniyor. Tonlarcs sayfa bilgi vermek yerine F=ma yi deneyerek belleklere kaziyorlar. Kurallar yikilmak icin yapilmistir fikrinden cok, " bir sebebi var ki" mantigi hakim. Almanlari soguk bilirdim. Aslinda degiller. Zeki insani aninda taniyacak kapasitedeler. İse yarayacak poransiyeliniz varsa size yatirim yapmaya korkmuyorlar. Guven esas unsur. Bu yuzden kimse kimseye madik atmayi dusunmuyor. Cunku herseyin basi guven bi kere zedelenirse ilerlemenin momenti duser ve turkiyedeki gibi ilerlemek yerine anca debelenme olur. İntizam buradaki duvarlara bile kazinmis. Gorebilene tabii.. Buradaki insan bilimi de adam gibi yapiyor hovardaligi da...


Bircok katedral gezmisimdir ama suphesiz en etkilendigim stephansdom olmustur. Piksel piksel islenmis bu yap muhtemelen kanuni yi de gormustur. Bu yapidaki detaycilik seviyesi inanilmaz seviyededir. Bir sure sonra hangi insanustu sey bunu yapmistir dersiniz. İste o insanustu olan sey mantalitede saklidir. Minnacik Rus cocuklarin tablolarin karsisina gecip yorum yapmalarinda saklidir. İtalya daki bir ressamin turk solunu ve chp yi bizden iyi bilmesinde saklidir. Ve gercekte kanuninin viyanayi alamamasinin arkasindaki sebep de budur.ve biz aslinda o gunden beri hala uyanamadik. Ataturk gibi bir zeka bonus olarak verildiyse de, bu olmadi. Hos gerci aradaki bazi sultanlari da severim. Vizyon sahibidir,ama gel gor ki toplumsal aydinlanmayi yasayamadik. Avrupadaki tir soforleri bile kitap okur ama bizim recep ivedikler ancak posta gazetesi..o da iyiyse. 


O zamanlar yani almanyada iken demistim ki, eger 10 da birimiz bile bu ulkeleri gormus olsak belediyecilik anlayisini sorgular, koltugunda bir tane bozuk adam birakmayiz demistim. Ama sorun suydu ki, o koltuklara hangi adam duzgundu ki getirecektik? Mehmet akifi pop sarkici sanan genclikle biz anca iphone icin 1 kamyon domatesi satip avrupaya yollariz ve karsilignda 250 gramlik bir cihaz aliriz. Kafalar degismedikce bu hep boyle gider.


Bir avrupali gibi yasadim genelde. Az elestirdim ve ozgur fikirli oldum. Medeni cesaretim yuksekti. Karsiliginda daak bile yedim ama bundan vazgecmedim. Siradisi olmakla gurur duydum. Bundan korkmadim. Dislandim icabinda ama bu bana sonralari kendi kralligimi kurmamda yardimci oldu. Yalniz gezdim cogunda ama bu bana aklmla basbasa kalmayi ogretti. Kisaca asya da bir avrupali yasiyor. Cocuklarina ilerde apayri bir sistemle egitim vermeyi dusunen bir avrupali. Cok da abartmiyor musun derseniz eger, van daki evleri gordukten sonra sadece tek bir merdiven trabzani icin 15 dakiasini ayiran adami animsiyor ve diyorum ki, hayir! Abartmiyorum. Ataturk bize akli hur fikri hur ve ileri bir toplum olmayi ogutledi , biz ne yaptik peki?

11 Kasım 2011 Cuma

Ph.d yalnizliktir

Merhaba,

Kalici beyin hasari olarak adlandirilabilen doktora yani kisaca Ph.d yapmakta olan bir turk genciyim. Acikcasi lise yillarimda dahil olmak uzere neredeyse tum teenager yillarimda iyi edebiyat dokturebilen biri olarak uzun zamandir sohbet yazisi yazmamisligin acisini sanirim burada cikarabilirim. Evet sohbet yazilari yazamasam da,bu zamana kadar 1 i SCİ olmak uzere bircok yayin yaptim. Cogu ingilizce olarak yazdigim bu teblig ve makalelerde aslinda bircok seyi yazabilmeme izin oldugu halde tek birsey vardi iznim olmayan: kendim.

Bu nedenle buraya yazmaya karar verdim. Hem de apansizin. Web 2.0 i bircok bloggercidan daha iyi taniyan ben, uzun seneler boyu bu akima karsi durmus olan ben, bu aksam (aslinda cok da guzel bir gunde 11.11.11 de) bir blog sayfasi actim. Kulagimda su anda a-ha lifelines caliyor. Onumde 3% bataryasi kalmis bir iPad... Aklimda ise surekli ucusan ama biroguna hic baslayamadim ama yapmam gereken isler. Bir yanda ise asil buyuk tehlike ve canavar: doktoram ve yeterlilik

1 ay oncesine kadar pek te umursamadigim yeterlilik icin canlar calmaya basladi diyebilirim. Hazirlik mi? 0.004. :) yapariz ama degil mi? Yapariz! Ama ne ara?

Doktora yalnizliktir diye yazdim ben basliga degil mi? Okuyucu hadi hadi diyecek. Ama biraz daha beklemeli. İPad e animsaticilar diye yazdigim item lardan ancak yarisi dolacak bu aksam. Kestigim kurbanin getirecegi ilahi krediyle kalan yariyida hizlica tamamlarim sanirim diyorum ama kesin biriler ya da biseyler cikar.

Zihnim aslinda cok karisik. Hicbir kiza hicbir yazilima ve hicbir fikre baglanamayacgim kadar yogunum aslinda. Ama ben yine de durmaksizin dusunmeye devam ediyorum. Ah birde su web sayfalarini sadece gorsel olarak bolutleyecek yaklasimi bi bulabilsem. Keske yahudiler kadar zeki olabilsem. :(

Omrum boyunca ne fakirligi umursadim ne de tipsizligi, cunku ilkokul yillarinda itici ve mutlak guc olarak zekama guvenmeye karar vermistim. Aslinda cok guzel bir yuzum olmasina karsin utangac oldugum icin ve biraz sismanca olmanin verdigi etkiyle kizlari tavlamanin kesin ve esas yolunu aklima ve bilgime dayandirmistim. Bu acikcasi o gunlerde cok prim yapmiyordu ve yapamazdi ama simdilerde yapiyor. Birazda spor yapmanizi tipinizi ve saclarinizi dogrultmanizi tavsiye ederim. Birlesim kesinlikle harika bir karizma olarak ortaya cikiyor ve size copsuz uzume ceviriyor.

Konudan sapmassak iyi olacak. Zeka diyorduk degil mi? Beynime hep guvendim. Babama bile guvenmedim ama beynime guvendim. Motive oldugunda basaramayacagi cok az is vardi. Ezberlemek bunlardan biriydi. Ezber haricinde saf iq gerektiren isleri kivirabilen kaliteli bi analitik motor verilmisti bana. Matematikten keyif alan, biyolojiden fizige kadr bircok konuda fikir sahibi olan bir akla sahiptim. Her ne kadar bazen hrmonlarima yenik dusse de kontrolu cogu zaman bendeydi. Bu nedenle meslk olarak onun sevecegi birseyi secmistim. Bilgisayar muhendisligi ile odullendirmistim onu. Belki de o beni... Derken master yapmak nasip oldu. Karar destek sistemleri ve yine ona yakin bir konu olan data mininge ugrasti beynim. Onu ogrendi ve hala ogreniyor. Ogrendikleri birgun geldi urun olarak dondu. Master da iyi bir master ogrencisi olmustum. Her ne kadr hala makalesi yayinlanamamis olsa da tezimi verdigim de demistim ki "burada masteri bitirebiliyorsam doktorada biter". Cunku master bizim bolumde half doktora gibi birseydir.

Farkettim ki doktora bir yalnizlik. Koca bir yalnizlik. Doktora demek aslinda daglarla donatilmis bir platoda kendi dagini dikmek demek. Kendi dagini dikip zirveye oturmak demek. Once adres ariyorsun. Bos bir arazi ariyorsun. Genelde dolu oluyor her yer. Ama ilk patikalari cikmaya basladiginizda o milyonlarca dagdan hangi daga daha yakin durman gerektigini hissediyorsun. Zirvelere bakiyorsun. Ziyaret ediyorsun onlari, oralardan de vadilere bakiyorsun. Sonra oradan baska daglara, dagciklara tom cruise gibi atliyorsun. Bazen yanlis yere atliyorsun, donmek kolay olmayabiliyor. Anladim ki yukseldikce artik daha asagilara inemiyorsun. Yukseldikce yalnizlasiyorsun. Hem insanlarla hem de yapilan yayilanlar acisindan giitikce specific oluyorsun. Onceleri 200 makale varken simdi 100 sonra 50 maale sonrada 10 a dusecek. Hassas bir an olacak. İste o anda o nashvari fikir akila gelecek ve dagini dikecek yeri bulacaksin. Sonrasinda ise implementasyon yani dagi dikeceksin. Anladim ki dagi dikmekten once adresi bulmak zor. Hoss,,bunlari biliyordum. Ceylan Continenal'in lobisinde oturmus çalan piyanoyu dinlerken bir Ph.d de neler olmali, asıl kavramsal katkı nasıl olmalıyı biraz da danismanim sayesinde cozebilmistim. Daha o gun kaderimi görmüştüm ama yalnızlığı hesaba katmamıştım. Ozel hayatimda yonettiğim, yonetebilmeyi öğrendiğim yalnızlık bana burada farklı bir çehre ile yeniden gülumsuyor. Ben ise ona sadece aci aci gulumsuyorum. Caresizce ve umutsuzca...

Yalnizlik her gecen gun artiyor.. Kime baksam kime sorsam 3 cumleden otesi olmuyor artik. Cunku zor,cok zor! Benzerlik nedir ve nasil algilanirla basliyor hersey.

Bugunluk bu kadar. Bir sonraki ilhama kadar bye diyorum.